Vermek deyince heycanlangillerim sağa doğru alayım sizi bir şey anlatacağım.
Yıllar sonra kendini orada buluvermek. Orada dediğim mekan ve durum gibi, her şey gibi. O kişinin oturduğu sandalyede tam da onun gibi oturuvermek. Olmadı mı? Herkesin oturduğu sandalye onların oturduğu şekliyle hiç oturmadın demek. Mühim değil, kendi sandalyende rahat edebildiğin yere kadar rahat et. Güzelinden olsun ama buzlu.
Sonra sana inanmayı bıraktım desem daha güzelinden. Çok konuştuğundan başım ağrıdı çünkü. Bunları konuştuğundan belki. Sonra bir de çaresizliğine de inanmam. Gözlerinde o saniyelik çırpınışlar falan. Oturduğun yerde nasıl da rahatsız olduğuna ayna tutayım istedin. Ben istemedim.
"Üşüdüm" dedin.
"Ben de" dedim.
İstemedim. Neyse ne. Çok anlayacağından da değil. Benim tekil olmaya çabam nasıl yapaysa senin çoğulluğun da o kadar naylondu. Korkulacak bir şey olduğundan değil elbet.
Sonra o sandalyede buluvermek kendini. Kulağında başka şarkılar dinleyivermek. Karşındakinin kimin denizi olduğunu düşünmeyivermek. Göğe bakıvermek.
Orada bulunuvermek. Kendinli.