Geçenlerde çok prodüksiyonlu bir oyun izledim a dostlar. Şaştım kaldım hem de canlı orkestra bilem vardı. Ne değişikmiş meğersem böyle olaylar. Müzikli, danslı, arka plan videolu, işte ne bileyim çok dekorlu, dönem kostümlü ama hareket senkronsuz bir oyundu. Müthiş analiz yapıp sağa sola giydirmeyi çok isterdim ama malumunuz her zaman o kadar kaygı güdemiyorum.
Velhasılı 3 saat boyunca o kadar çok vatan millet bayrak duydum ki sonunda oyunun anafikrini doğru anlayabildim mi anlayamadım mı hala emin olamıyorum. Zannımca saflık yapmayın, dürüst olunca herkes iyi düdükler çalın çırpın her ayrı iktidara ayrı domalın falan gibiydi vermek istedikleri mesajlar.
Yea bi de ben mesaj verileceğini hissettiğimde bi seğirmeye bi bişi olmaya başladım herhalde. Bildiğin çok ve ani ışıktan korunmak için sade gözlerini değil bütün yüzünü kaparsın ya onun gibi bir hissin içinde buluveriyorum kendimi.
Salonda da ne kemalist vardı arkadaş. Perdede fotoğraflarından oluşan sunum çıkınca bi coştular. Sonra konunun '38 civarı döneme girdiğinin göstergesi olduğu anlaşıldı da sakinleyip hüzünlendiler. Ben de o resmi bayramları karıştırıp 10 kasımlarda coşup 29 ekimlerde yas tutçam diye çok korkardım hep. Vesileyle yalnız olmadığımı anladım. Oh.
Ama en büyük notum isteksiz dans kareografisini sahneleyengillerden biriyle yanlışlıkla göz teması kurduğumuzda ben de artık koltuğumda erimiş, kafamı omuzlarımın arasına gömmüştüm. Sonra mahçupça birbirimize gülümseyip biraz daha istekli performans sergiliyor/performans izliyorMUŞ GİBİ YAPTIK.
Daha söyleyeceklerim vardı da sanki söyleyeceklerim bitiyormuş hallaaamm. Neyse sonuç odaklı düşünecek olursak bugünlük postumun sonuna geldim.