30 Temmuz 2015 Perşembe


Yapılacak en mantıklı iş sıcaklar hakkında inceden güldüren bir yazı yazmak. Halbuki bakınız: ben gülüyor muyum görseli. 


Yanımdaki uzun ve fonlu saçlı kadının telefonunu sağ üst köşeden kendisine doğru tutuşu daha mühim mesela. Acaba beni de kareye itelemiş midir? Kim bilir hangi sosyal mecrada yandaki angut temalı fotoğrafım boy gösterecek. Hayranlarım çok ters tepki vermese bari.  Kendi saçlarımı bir kalem hüneriyle topladığım bu leş günde uçları kırık düzleştirilmiş saçları koluma koluma sürttü ya bir de bonus olarak, ne ayar oldum. Halbuki adet öncesine hiç yakışmayacak müthiş bir enerji ve neşeyle güne başlamıştım. Sonrası işte böyle.

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Düşünme Hız Sınırı

Belki bir yerlerde düşünme sayacı var ne belli? Sınırı aştığında hesabın geçici bir süreliğine donduruluyor belki. O zaman da düz durabiliyorsun sadece. Otomatik pilotta gibi oluyorsun. Bakıp hee hee diyorsun en fazla. Birilerinin acılarını dindirebileceğin yerde izliyorsun sadece. 

Sayacı kırılasıcalar.

23 Temmuz 2015 Perşembe

İtkibi

İt gibi bir temmuz. Sıcaktan, güneşten ve yazdan şikayet etmekten kendime sığınırım. Ama it gibi bir gün işte. Nereden baksan uyumaya çalışırken sesini duymazdan gelemediğin saat tıkırtısı. Tiktak yapan hani. Öyle de değil. Tik -çok düşünmeler- tak -boş düşünmeler- tik -daralmalar- tak -sağa dönmeler- tik. 

İtkilerin en beteri sevdiğin insanların ittirdikleri bence. Son bir zamandır durup durup buna iç çekiyorum. Sonra geçiyor tabi. Akan nehirler varken kimin haddine çakılı kalmak. Sonra kendi ittirdiklerimi düşünüyorum. Düşünceyi duyan kulağımı kesmek istiyorum. Dahası koca koca denizler var durdukları yerde duruyorlar. O zaman diyorum ittirdiklerim, ayağıma bağlanmış taş.

Zamanında çok yaratıcı olduğumu düşünüp itki diye kelime uydurduğumu sanmıştım. Sanki konuşulacak her şey konuşulmamış, düşünülecek her şey düşünülmemiş gibi. 

Özetle bir hazirana sığınayım. Nehirde akan, elde kürekle sağı solu ıslatan.