Heves dediğin kaçar, bazen bir nedene bile gerek
yoktur, öylesine birden bire; ama bazen de göstere göstere “bak işte bu yüzden”
dercesine… Neticede kaçar gider işte. Nedeni değil nasılı sorgulamak gerek hep
bu gibi durumlarda çünkü his başlı başına önemlidir, nasıl hissettiğin de öyle.
Heves ettiydim, buraya “sıkılmak” üzerine belli belirsiz birkaç cümle de ben
söyleyeyim dediydim. Belki hepimizin mustarip oluşundan belki de sırf canım
öyle istiyor diye. Derken bugün elime bir kitap aldım, okudum birkaç sayfa ve
sonra hevesimin nasıl kaçtığını hissedin istedim:
“Evde hiçbir şey yapmadan vakit geçirmenin tüm kaynaklarını tüketmiştim artık. Torunlarıma bile yetecek kadar sıkılmıştım” (21).*
Okuduktan sonraki beni az çok tahmin edebileceğinizi
umut ederek eklemek isterim ki duble bir can sıkıntısına sahip oldum; ama bu
sefer şikayet etmeden, memnuniyetle. Yeri geldikçe derim: … söylenmemiş söz
kalmadı çünkü, yeni yeni “şey”ler bize gerek.
Bir gün “şey”ler hakkında sizinle konuşalım isterim,
olursa sevinirim bir de üstelik.
*Görsel/Çizim: http://hallpen.deviantart.com/
*Eriş, Mahir Ünsal. Olduğu Kadar Güzeldik, İstanbul: İletişim, 2013.
Oh deli cesitlemesi. En sevdigim.
YanıtlaSil