Şimdi her şey daha farklı; ben bir sihre sahibim çünkü.
Görüyor olmalısınız, ben eski bir evdeyim, akşamüstü saatinde. Burası da tanıdık geldi bana tıpkı tüm o insanlar gibi, önümü görmesem de bulabilirim gideceğim odayı, koridorlar onun eli; ince uzun.Yok yok, kesinlikle biliyorum ben bu evi. Mutfaktan iki ayrı ses geliyor, bir sohbet ilerliyor köşelere çarpa çarpa, fark ettiniz umarım. Ki o mutfaktan bir balkona çıkılır bir girişi de salona açılan; o da ince uzun ve biraz da kirli üstelik, rüzgarla uçuşan koca bir toz yığını yerler. Biliyorum çünkü oradan girdim az önce içeri, bahçede büyük bir erik ağıcı, üstü hep erik. Bir tanesini koparsaydım keşke, şöyle olgunlarından bir tane. Nedense boşaltılmış burası, halbuki benim şuan durduğum yerde bir sehpa olmalıydı önceleri. Bir gece vakti bu salonda gördüğünüz tüm camlar kırılmıştı, o çok seven adam tarafından. Çünkü bir kez daha hissetmek istiyordu onu çünkü son bir kez daha gece dolsundu içeri. Tüm mahalleli ayağa kalkmıştı o gece, görmeliydiniz nasıl da heyecanlıydı uykusundan uyanan çocuklar, belki biraz da korkmuş. "Ben sevemem ki artık sizleri!" diye bağırıyordu deli bir adam, daha düne kadar aklı başındaydı üstelik.
Neyse, bunlar hep uzun hikaye, anlatmaya mecal gerek. Şuan asıl konumuz salonun önünden geçen birinin mutfaktaki diğeriyle devam eden sohbeti, ilginç bir cümle kurdu çünkü. "Hayat, içinde ayrı ayrı ve birden fazla anı barındıran koskoca ve heybetli ve mihnetli tek bir gündür aslında." Yapma bunu Biri, yapma diyorum! Ama o devam etti: "...yani yalnızca bir varoluş, muazzam ve zinhar aksamayan bir sırayla birlikte." Saçma, hem de çok! Senin adına utanıyorum Biri, keşke Diğeri bunu duymasa. "Kimseye hayatın ne olduğundan bahsetme" demek istedim ona çünkü sadece ne olmadığına dair fikirleri olabilir insanların, ki bu da yalnızca kendileri için geçerlidir. Bakın işte gördünüz, Diğeri yalnızca gülümseyerek yanıt verdi ona, bir süre susacaktır şimdi.
Uzuuun bir sessizlik
Ben onların yanındayım şimdi ve bir ses geldi dışarıdan, her türlü tanımlamaya uyabilecek cinsten.
"Bir martı var" dedi Diğeri "aşağıda bizi beklerken kanadını kemirmiş, acı içinde haykırıyor."
"Sıcak" diyebildi Biri "Cehennem tasviri olabilecek kadar sıcak ve bir adam cezalandırılıyor."
"Bir bebeğin ağlayışını duyuyorum şimdi ben, suratı mosmor, sanki nefes alamıyor" dedi Diğeri bu ses için.
"Bir gitar sesi bu" dedi Biri "acıklı bir kadın sesine eşlik ediyor."
"Evet, görüyorum" diye fısıldadı Diğeri ki cidden görüyor gibiydi "bir kadın geceyi çekerken içine, bu sesle geleceğine şekil veriyor, elinde bir martı kanadı."
İkisi de ağlıyor aslında dikkatli bakarsanız, ağlamak çünkü hep bildiğimiz şekilde olacak değil ya. Gittim ben de iyice sokuldum onlara, sarıldım. Hissettiler beni ki ben hissetmiştim onları. Sıcaktılar, soğuktum. Bir bedene sahip olduğumu o vakit anladım; ama ben bir ruh olmalıydım ya da en azından bu eski evin gıcırdayan yer döşemelerindeki ses. Öyle anlaşmıştık çünkü, bu da nereden çıktı şimdi! Evet, bu döşemeler tıpkı tahmin ettiğiniz gibi: tahtakurularınca yer yer yenip oyulmuş koyu kahverengi, bir de kokuyor üstelik.
Büyük ihtimal vaktiyle bir kedi pislemiş.
Bildiğimi görün isterim!
Daha fazla kalamazdı burada ikisi de; ama ilk giden Biri oldu. "Zehirli heceler fısıldıyoruz biz, duyanların kulakları deliniyor ve susuyoruz bazen geçmişimizde hiçbir dili öğrenmemişçesine. Çünkü bize her lisan yaban, keşfi zor. Ve zaman geliyor ayrı düşüyoruz bedenlerimizden, hep yarım kalan oyunları tamamlamakla meşgul hayallerimiz" diyebildi ancak Biri giderken, bunu söylerken yutkundu çokça. Olduğu yerde kalakalmıştı oysa Diğeri ve "Ben biliyorum ki bulutların sislerden hiçbir farkı yok ve farkımız yok birbirimizden, buğulu bir saydamlık bu: dünümüz de aynıydı bizim, geleceğimiz de öyle olacak" dediğini duysun istedi biri ama bu sefer herhangi biri.
-Öteki.